Affedilmeyen
Derme çatma evlerin, ahırların, inek sesleriyle bütünleştiği bir köyün tezek kokan sokağında tek başına yürüyordu Deli.
Sonra uzun, gri-yeşil montunun iç cebinden yıpranmış bir defter çıkarttı, kirli, siyah pantolonunun sağ cebinden de kalın uçlu, ucu açılmaktan ufacık kalmış tahta bir kalem çıkardı.
Geçen seneki yangından sonra terk edilen o eski eve girdi ve bir köşeye gelişigüzel oturdu. Kalemle kâğıdı parçalayacakmışçasına yazıyordu. Sevdiği kız bu evde ölmüştü, onun hataları yüzünden ölmüştü.
Yazdı, yazdı, yazdı
Kızın son bakışı hala aklındaydı, ona sevmiyorum işte, yüzsüz müsün nesin, bırak artık peşimi... dedikten hemen sonraydı. Kız nedense bu kadar ağır lafları söylediği çocuğa giderken son bir kez bakma ihtiyacı hissetmişti. Arkasını döndü, siyah saçları rüzgârla dans ederken, kara kaşlarının süslediği uzun kirpikli gözleriyle son bir kez baktı az önce reddettiği çocuğa.
Çocuk, kimseyi sevmediği kadar çok sevmişti onu, nerde olduğunu bilmediği ama yıllardır aradığı bir hazineyi bulmuş gibi hissetmişti kızı ilk gördüğünde, fakat kız, ona söylediği yalanlar yetmezmiş gibi şimdi bir de onu sevmediğini, başkasıyla evlenmek istediğini söylemişti.
Çocuk başta inanamadı, kızın suratına baktı sadece uzun bir süre
Kız da hiçbir şey söylemedi. Çocuk, bunun bir şaka olabileceğine inandırmaya çalışıyordu kendini, kızı yanlış tanımış olamazdı, daha dün başkasıylayken bu gün bir başkasıyla daha olamazdı kız
Bunu yapamazdı ona, çünkü aylarca onun hayaliyle beklemişti
Kız son bir kez döndüğünde bakmak için, tüm hikâyelerini düşündü çocuk,geceleri gizlice kaçıp gece köyün biraz ilerisindeki taş köprünün üzerinde buluşmalarını, kızın arkadaşça bile olsa onu sevdiği günleri düşündü
Son bir kez haykırdı çocuk. Hiçbir zaman, hiçbir değerim olmadı mı senin için? diye bağırdı tüm gücüyle. Kızın kafası hala çocuğa dönüktü. Hiçbir zaman olmadı, olsa bile bu seni asla ilgilendirmez
gibi bir şeyler geveledi kız ve gitti
Çocuk arkasından bağırdı, haykırmaya başladı, bildiği bütün küfürleri sıraladı ardı ardına, kırılmıştı, kesinlikle hiçbir zaman almadığı kadar çok derin yara almıştı
Kız, ağlaya ağlaya koştu evine, istediği şey tam olarak buydu belki de, kendisi için bu kadar değerli olan bu çocuğun, onu sevmesini istememişti.
Belki de sadece denemek istemişti çocuğu, acaba ne diyecek, aşkında ne kadar samimi diye
Kim bilir?
Sonra evine ulaştı, gece uyuyamadığı yalanını sürekli söylese de bal gibi uyuyordu her gün. Yine mışıl mışıl uyurken, her nasıl olduysa, belki de yüreğini yaktığı çocuğun ahı tutmuştur, kimse bilmez nasıl olduğunu, o gece soba, esrarengiz bir şekilde alev aldı. Henüz herkes uyurken alevler her yeri öylesine sarmıştı ki, evdeki ahali uyandığında artık çok geçti.
İlk olarak evin kızı kalktı, herkesi uyandırdı ve evden çıktılar. Evden çıkar çıkmaz kız yere yığıldı, isin ve kömürün lekelediği yüzü hala çok güzeldi fakat kıpırtısız bir bedenin nefes almayan ciğerlerinin üzerinde toprağa yığılan bu yüz, artık sadece çürüyüp gidecek bir hatıraydı. Kız bütün aileyi kurtarmaya uğraşırken, annesini, babasını, abisini ve erkek kardeşini, çok fazla duman solumuştu ve artık onu kurtarmak için çok geçti.
Yangını söndürmek için toplanan kalabalığı bir çığlık yardı. Orta boylu, esmer, kızla yaşıt bir adamdı bu haykıran. Aceleyle üzerine geçirdiği uzun yeşil bir montu vardı.
Kızın yerde uzandığını görünce önce bir an durdu. Sessizliğin içinde kahverengi gözleri kocaman, ağzıyla aynı anda açıldı ve geceyi yaran, uzaklardaki o dağlaran onlarca kez yankılanacak olan bir haykırış yükseldi ağzından
Sadece, kızın ismi.
Bahaaaar..!
*** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
Geçen sene yanan evin köşesinde neredeyse uyuyakalmak üzere olan yalnız bir adam oturuyordu. Sevdiği kız hem onu hem dünyayı terk edeli ne kadar bir zaman geçmişti farkında değildi. Sadece seviyordu onu ve ona söylediği son şeylerin birer küfür olması onu delirtmişti. Şimdi elindeki defterde iki yıldır ufak ufak yazmaktan sıkılıp bu gün son sayfasına kocaman yazdığı kelimeler sarkarken o sadece kimsenin umursamadığı köyün delisiydi.
AFFET.
Yazan defteri elinden düşürürken, artık o da son nefesini verip geride sadece çürüyüp gidecek bir beden ve kimsenin umursamayacağı o defteri bıraktı