'İlişkide kavgayı çocuksu buluyorum'
Star TV'ın yeni dizisi 'Yalancı Bahar'da kıskanç bir aşığı canlandıran Cansel Elçin: 'ilişkide kavgayı çocuksu buluyorum' dedi.
Cansel Elçin'i, eylülde Star TV'de
başlayacak olan 'Yalancı Bahar' dizisinde kıskanç bir erkek olarak
izleyeceğiz. Ünlü oyuncu, Elle Dergisi'ndeki röportajında, "Kavga
gürültüsüz ilişkiden yanayım. İlişkide gerilimden zevk almam!" diyor. .
Star TV' nin yeni dizisi 'Yalancı Bahar'da
kıskanç bir aşığı canlandıran Cansel Elçin'i 'Hatırla Sevgili'nin
Ahmet'i olarak tanıdık, sevdik. Geçen sezon 'Gönülçelen'de izledik onu.
Eylül ayında ise Star TV'de başlayacak olan
'Yalancı Bahar' dizisinde Fahriye Evcen'le izleyeceğiz. Cansel Elçin,
Elle Dergisi'nin ağustos sayısına verdiği röportajda şöhreti değil,
işini ciddiye aldığını söylüyor. Oyuncu kavgasız gürültüsüz [lişkiden
yana olduğunu da anlatıyor ve ekliyor: "İlişkide gerilimden zevk
almam!" Cansel Elçinle dolunay öncesi uzun bir gün geçirdik. Ve
İstanbul'da olsak da, kendimizi sık sık Paris'teymişiz gibi hissettik.
Neden mi? Sohbete başlıyoruz. Büyük laflar edip ezberlenmiş sloganlar
atmıyor. Yıllar önce kendisine Türkiye'ye gelip dizi çekmesi için
yapılan teklifi kabul etmeseydi ne olurdu? Bunu hiç düşünüp
düşünmediğini sorduğumda "Evet. Ne zaman Paris'e gitsem aklıma bu
gelir" diyor. Son 15 günlük (Paris) tatilinde bunu düşündüğünü itiraf
ediyor ve ekliyor: "Tabii ki çok şey farklı olurdu. Türkiye'de insanlar
beni tanıyor. Onlarla konuştuğumda beni dinliyorlar, söyleyeceklerimi
umursuyorlar. Bu çok güzel. Fransa'da da dizilerde oynarken tanıyanlar
vardı; ancak Türkiye'deki kadar değildi. Sabah uğradığım fırında
çalışan adam 'Akşam sizi izledim' diyebiliyordu, o kadar." Nasıl
olduysa, araya bir futbol muhabbeti giriyor. Meğer Cansel Elçin bu
konuda fanatikmiş; hem de kendi ligini kuracak kadar. ("Süper lige
rakibiz!" diyor.) Hatta büyük bir hayalini gerçekleştirip bir stadyumda
F1 pilotlarıyla bir vakıf yararına maç bile yapmış.
"İlişkide gerekirse özür dilemeyi bilirim" Peki şöhretle arası nasıl? "Tüm bunlar geçici. Hiçbirini çok fazla
ciddiye almamaya çalışıyorum. Sadece işimi ciddiye alıyorum.
Televizyonda görünmesem, bir-iki ay sonra insanlar beni tanımaz" diyor.
İzleyicinin kendisinden çok, canlandırdığı karakteri sevdiğine
inanıyor. İşini yapıp beklentileri çok fazla düşünmemeye çalışıyor. Ve
kendini bir oyuncu olarak "bu televizyon sanatında" çok fazla
tekrarlamamayı umuyor. Ya kendisine hep benzer roller önerilirse? Hayır
diyebilecek mi? "Bunu zaten yapıyorum. Şu anda oynadığım karakter bir
öncekinden çok farklı. Tutkulu, çok kıskanç bir aşığı canlandınyorum"
diyor. Bu arada, benim görünce burun kıvırdığım 'cherry'
domatesli-mozarellalı salatasına dünyanın en güzel yemeğiymiş muamelesi
yapmaya devam ediyor. O stüdyoda etrafımızda yedi-sekiz kişi daha ve
fonda gürültü yokmuş, Paris'teki bir bistro'da oturmuşuz gibi yemeğini
keyifle yiyor. Az önce söylediği bir söz aklıma geliyor: Çok basit
şeylerden dahi keyif alabildiğini belirtmişti. Yeni dizisindeki o çok
aşık adamın ilerleyen bölümlerde intikam peşinde olacağı tüyosunu
verince; gerçek hayattaki Cansel, aşkta kazık yerse affeder miydi yoksa
dizideki karakter gibi intikam almak ister miydi diye soruyorum. Ne de
olsa bu yaşta artık kendini tanıyordur, bazı durumlarda ne tepki
vereceğini biliyordur... "İnsan kendini tanıdığını zannediyor ama
aslında tanımıyor. Bana gelince, ben sadece ne istemediğimi biliyorum"
diyor. Aşkta, yaşadığı ilişkide kavga gürültü istemediğini anlatıyor.
"İlişkide gerilimden zevk almam. Bazı insanlar beraberliklerinde kavgayı
da sever ama ben bunu çok çocuksu buluyorum" diye açıklıyor. "Ve
hatalı olduğunda özür dilemesini bileceksin" diye ekliyor. Özür
dilemesini biliyor mu? "Gerektiğinde özür dilerim. Bazen her şey o
kadar basit ki... Hepimizin sorunlan ya da kompleksleri olabiliyor.
Bunu anladığımızda her şey kolaylaşıyor. İnsan mükemmel olamaz" diyor.
Mükemmel olmaya çalışan insanların çok sıkıcı olduğunu ekliyor. (Bu
arada, yüzündeki ifade, mimikleri adeta her dediğini destekliyor. Ne
dediğini duymasanız dahi, yüzüne bakarak o anda ne hissettiğini
anlıyoruz.) "O tür insanlara beş dakika dayanamam, onlarla bir kahve
bile içmem" diyor. Kendi kusurlanmızla dalga geçmemiz gerektiğini
söylüyor. Aslında çevremizdeki herkesin bizdeki her şeyi gördüğünü,
mesela yalan söylediğimizde bunu anladığını vurguluyor. Ya pembe
yalanlar? "Yalan yalandır. Pembesini söylersen devamı da gelir"
sözleriyle bu konundaki tavrını belli ediyor.
Fransız aksanından şikayetçi değil Cansel Elçin, Fransa'da dublaj
yönetmenliği de yapmış. Fransa ve Amerika'da bir oyuncunun şivesi bir
özellik, sempatik bir şey olarak kabul görüyor. Türkiye'deyse dizilerde
mutlaka dublajla "giderilen bir kusur". Oysa gerçek hayatta kimse
Cansel Elçin'in bu Fransız aksanından şikayetçi değil! Bunu uzun uzun
konuşuyoruz. Kendi bunu her projede dile getiriyor ancak ısrarcı da
olmuyormuş. Üstelik hayranlan da bu konuda kendisine sürekli mesajlar
yazıyor, bunu yapmıyor diye kızıyorlarmış. Bu arada telefonunun
çalmaması, hiç mesaj gelmemesi dikkatimi çekiyor. "Galiba telefonu
arabada unuttum" diyor. Birisiyle yemek yerken, sohbet ederken
telefonla ilgilenmekten hoşlanmıyormuş: "Sürekli telefonla haşır neşir
olduğunuzda, anı yaşayamıyorsunuz." Yani Cansel Elçinle bir araya
geldiğinizde öyle bir ihtimal yok!
POSTA CUMARTESİ