Yalancı Baharda Yalan Dolan,Gerçekliği Sıfır Karakterler Taraf Gazetesi'nin televizyon eleştirmeni Telesiyej, Yalancı Bahar dizisini yerden yere vurdu...
‘Yalancı Bahar’da yalan dolan, gerçekliği sıfır karakterler...'
Yine bana hüsran., bana yine hasret var... Yine masa başı üretilmiş suni karakterler, bana yine ultra sıkıntılar var., yine yalan dolan karakterler, yine Yalancı Bahar'[ar var... Ne bu yahu? Böyle karakter(ler) mi olur? Ne gerçekliğe, ne gerçeğe, ne de fanteziye uyuyor! Hayal kurayım diyorsun, hayale de uymuyor, kültüre uymuyor, mantığa hiç uymuyor! Öğrencilik yıllarında sevdiği kızla birlikte Bodrum restoranlarında, otellerinde çalışan ve yüksek harcamaları nedeniyle para sıkıntısı çeken, bu yüzden de güzel sevgilisini, tatile gelen zengin erkekleri dolandırmak için kullanan bir delikanlı, sevdiği kız artık bu işleri yapmak istemediği için onu ihbar edip hapse düşürdü diye, ince ince plan yapıp, katil olur mu? Üstelik onu savunan ve az ceza almasını sağlayan iyi kalpli avukatını, sirtonun yerine geçmek için öldürür mü? Kendini ona benzetip, bütün parasını çekip, teknesinde yaşayıp, artık zengin bir adamın karısı olan eski sevgilisinin hayatına yaklaşmak ve ondan intikam almak için böyle soğukkanlı bir cinayet işleyebilir mi? Diyelim ki işledi, bu kadar kolay mıdır bir başkasının yerine geçmek? Banka memuru onca yüklü parası olan Avukat Aziz'i tanımaz mı mesela? Sırf saç modelini benzetip, onun gözlüklerini taktı diye, bir yabancıyı hatırlı müşterisi zannedip, olanca parasını ödeyip, hesabını kapatır mı kolayından? Başkasının yerine geçip, parasına puluna konmak bu kadar kolay mıdır? Saçını başını benzetip, kimliğini de ele geçirince gidip varlıklı birinin hesabını boşaltmak mümkün müdür böyle?
Bırakın imzasını, bakışlarını, tavrını, hatırlı müşterisini ses tonundan bile ayırır bir banka görevlisi. Ayrıca avukat Aziz, bütün yakınlarını Yalova depreminde kaybetmiş olsa da., (böyle de bir kılıf uydurulmuş) bir insanın tarihine karışan başka tek bir kişi bile yok mudur çıkıp onu arayacak, birdenbire ortadan kaybolmasından kuşkulanmayacak? Bir de şu var.. Avukat Aziz'i öldürerek yerine geçen Selim, bir müzayedede (kendi planlamasıyla) karşılaştığı Zeynep'in kocası Mehmet'e, laf arasında Oxford'da hukuk okuduğunu söyler, İngiliz hukuk sistemi tamamen farklı olduğu için Oxford'da hukuk okuyan biri Türkiye'de avukatlık yapamaz -yeniden sınavlara filan girip fark dersler verdiyse olur belki ama bunu da belirtmediğine göre-, bu da ayrı bir itinasızlık! (İsviçre, Almanya, İtalya -hatta kamu hukuku söz konusuysa- Fransa bile diyebilirdi ama demedi, Oxford daha havalı geldi herhalde.) Hikâye şudur özetle: İstanbul'un koklu ve varlıklı bir ailesi olan Karamanlar'ın gelini Zeynep'in, bir zamanlar Bodrum'da Selim'le ilişkisi olmuştur. Selim'i hiç sorgulamadan ona âşık olan Zeynep, sevgilisinin para için kurduğu kumpasların -istemeyerek de olsa-bir parçası olur. Bir süre sonra yaptıklarının doğru olmadığını anlayıp, devam etmek istemediğini söylese de. Selim vazgeçmek istemediği gibi işleri daha da büyütmek ister. Zeynep bu kâbustan kurtulmak için Selim'i ihbar eder ve nasıl olduysa daha sonra Mehmet Karaman'la evlenir, bir de çocukları olur. Onların hayatını hapisten izleyen Selim, intikam planları yapar. Tahliye olduğu gün de, bu planları uygulamaya başlar. Peki dizide bize burjuvazi olarak tanıtılan sınıf (büyük holding sahibi Karaman'lar), sokaktan bir kız alıyor, evleniyor ve bu kızın geçmişini hiç araştırmıyor! Böyle bir şey olabilir mi? Ki, bugün bu araştırmaları yapmak o kadar kolay olduğu halde., araştırsalar, Zeynep'in Selim'le olan ilişkisi, birkaç yıl önce onu ihbar ettiği, eski sevgilinin hapiste olduğu, onların birlikte çevirdiği dümenler çıkmaz mı ortaya? Burjuvazimiz, ne olduğu, nereden geldiği bilinmeyen bir genç kızı alıp, gözü kapalı gelin yapıyor demek kendine böyle! Yalancı Bahar'daki uydurulduklar bir tane değil ki, fıstık üzümle besleyelim; neydi o Zeynep'in zengin adamların masalarına oturmak için uydurduğu, 'bu masayı ben ayırttım' mavrası? En döküntüsünden kır gazinosu gibi -çay bahçesinden bozma lokantalarda dipteki köşedeki masaları ayırtmak da neyin nesi? Ayrıca öyle döküntü lokantalara, Zeynep'inkiler gibi dekolte gece kıyafetleriyle gidilir mi? Diyelim ki gittin, diyelim ki "Bu masayı ben ayırttım" dedin, masada oturmakta olan zengin şahıs, garsonu çağırıp ne bu karışıklık demez mi? Racon bu mudur? Zengin işadamları yanlış masa ayırtan kadınları ânında masalarına oturtup, sonra da yukarı odalarına mı çıkartırlar herkesin ortasında? Bu işler biraz da üstü kapalı yürütülmez mi? Velhasıl dizinin jestusu, sunmaya çalıştığı sınıfın (burjuvazinin) jestusuna hiç uymuyor. Dizideki burjuva ailenin fertlerini canlandıran oyuncuların (Musa Bey rolündeki Cevdet Arıcılar hariç) hâl ve tavırları da ait oldukları sınıfı temsil etmiyor; duruşları daha çok küçük burjuvazinin üst katmanlarını çağrıştırıyor. Cansel Elçin, Fahriye Evcen, Serkan Ercan, Merve Sevi, Ayda Aksel, Cevdet Arıcılar'ın başrollerini paylaştığı dizinin yönetmeni Serkan Ipekören, yapımcısı ise Faruk Turgut. Umarım yolu açık olur, ne olursa olsun onca emek, onca para harcanıyor. Ama benim pek umudum yok.